Çarşamba, Haziran 22, 2005

BEN MELAMET HIRKASINI…

Anonim Türkü (19. yy.)


Ben melamet hırkasını
Kendim giydim eynime,
Ar-u namus şişesini
Taşa çaldım, kime ne…

Gâh çıkarım gökyüzüne,
Seyrederim alemi,
Gâh inerim yeryüzüne,
Seyreder alem beni.

Sofular haram demişler
Bu aşkın badesine,
Ben doldurur ben içerim,
Günah benim kime ne…

Sofular secde kılarlar
Caminin mihrabına,
Yar eşiği secdegahım,
Yüz sürerim kime ne…

Nesimi'ye sormuşlar
Yarin ilen hoş musun,
Hoş olayım olmayayım,
O yar benim kime ne…

Perşembe, Haziran 09, 2005

"Teodara'nın Düşmanları" üzerine

Kadın olmak demek dünyayı başka okumak demek. Evin İlyasoğlu da başka yazmış dolayısıyla. Bu kitapla, Teodara'nın neredeyse bir gün içinde elinden kayan yaşamının son demlerine tanık oluyoruz. Bu arada başka bir ailenin yaşamını da kapı deliğinden seyrediyoruz. Alttaki yanaşmaların hamam otu hazırlıkları, kedinin sinsiliği, sucunun kokan ayaklarından utanması ile pabuçlarını çıkarmamakla yapacağı saygısızlık endişesi arasında kalması hepsi bir oya gibi işlenmiş. Her ne kadar Teodara'nın mayonezini tutturmasını beklerken biraz sıkılsak da çok kıymetli Mösyö'süne sunacağı kahvaltıyı hazırlayacağı ellerine acımaktan geri duramıyoruz. 161. sayfasında "Hayatta hiç dert yüzü görmemişler, ıvır zıvırı dert sanırlar kale" derken de biraz da çimdik yiyoruz ondan her ne kadar bunu söyleyen de aynı hatayı yapsa da. Körpe insana uzak gelen, ama otuzlu yaşlardaki bir kadının bir otuz yıl sonra aynaya baktığında göreceklerini yansıtan bu kitabın gerçekten okunması gerekir.