Vay Lüfer Vay!
Vay lüfer vay! diye koca balık pazarını inim inim inleten balıkçılar meğer ateş püskürdüklerinden bağırıyorlarmış. Lüfer sözünü duyup da bir parça dönüp bakmayacak İstanbullu farz edemem. Bu mâhi-i lezizi sevenlerden biri de ben olduğum için hafifçe sokularak:
-Arkadaş! Kaça veriyorsun der demez elindeki zıpkını çavalyeye saplı duran kıvırcık, pala bıyık, iyice şehlâ, kırçıl, yırtık dudakları küfre âmâde, maydanoz turralı, bir eli böğründe asılı, madrabaz, onlara mahsus olan fiyakalı bir dikizden sonra:-Yirmiye!!! cevab-ı müdhişini verdi, Refiki beni mandepsiye getirmek için:
-Vay lüfer va...y!! diye bir nâra attıktan sonra yanaşarak:
-Al efendi al! sonudur, tabiriyle beni koltukladı ama ben o koltuğa gelmedim. Mübâhase başladı: o yemin eder, balığın gözüne and içer, ben indiririm. Her ne hal ise otuz kuruşu vererek iki buçuk okka kadar aldık. Eve gönderdik.
-Vay lüfer va...y!! diye bir nâra attıktan sonra yanaşarak:
-Al efendi al! sonudur, tabiriyle beni koltukladı ama ben o koltuğa gelmedim. Mübâhase başladı: o yemin eder, balığın gözüne and içer, ben indiririm. Her ne hal ise otuz kuruşu vererek iki buçuk okka kadar aldık. Eve gönderdik.
Ahmet Rasim (1865-1932)
0 Yorumlar:
Yorum Gönder
<< AnaSayfa