Salı, Ekim 25, 2005

Yazım kuralları

Yine Cumhuriyet Gazetesi Kitap ekinden dil üzerine M. Sadık Aslankara tarafından yazılmış bir makale :
Dil Derneğinin Yazım Kılavuzu son değişiklikleri de içine alan yanıyla büyük bir eksikliği gideriyor...Metin And'ın Oyun ve Bügü'sünden yola çıkarak Anadolu'daki oyunlardan, oyunculuktan söz açacaktım ya bunu erteleyerek okurla yazarın yıl içindeki en büyük buluşma merkezi kitap fuarının şu günlerinde, hem fuarı hem de Dil Bayramı etkinliğini tek bir kitapla gündeme almanın daha doğru olacağını düşündüm. Dil Bayramı'na rastlayan günlerde (Eylül, 2005) Dil Derneği'nce yayımlanan Yazım Kılavuzu'nun altıncı basımı tüm okuryazar kesimi için konusunda temel başvuru kılavuzu olmayı sürdürüyor bana göre. Türkçenin yazımı konusunda bir birliğe gereksinim varken, bu alanda kargaşa sürüyor ne yazık ki. Bu kargaşayı Yazım Kılavuzu'ndaki "Sunuş"tan aktarıyorum:"Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu (1932-1983 arasında) Türkçenin özleşmesinde, bilim, teknik ve sanat kavramlarını karşılayacak yolda gelişmesinde, ölçünlü dil ve yazım birliğinin sağlanmasında öncü olmuştur. Bu kurumun 51 yıl taşıdığı ses bayrağımız, 1987'den bu yana bilimsellikten, bilim ve sanat adamlarından güç alan Dil Derneği'nin çabalarıyla yükselmektedir." "1983'ten önceki Türk Dil Kurumu'nun Yazım Kılavuzu bütün okullarda kaynak sayılmış, yazarlar, basın yayın kuruluşları, yayıncılar bu yapıtı kullanmıştır. Şimdi de Dil Derneği'nin Yazım Kılavuzu özellikle öğretmen ve öğrenciler başta olmak üzere; düşünen, araştıran, yazar herkes için bir başucu kitabı olmaktadır." "Yazım Kılavuzu(yla)... 1980'li yılların ortasından bu yana yaşanan yazım kargaşasını önleyebileceğimizi düşündük. Çünkü bileşik sözcüklerin yazımı, düzeltme (^) ve kesme (') imlerinin kullanımı başta olmak üzere, kimi temel kurallarda da ikili üçlü yazma biçimlerine dönüş başlamıştı.""Nasıl ki başka bilim dallarının uzun uğraşlar sonucu kazanılmış sonuçlarına, kurallarına saygı duyuluyorsa dilin de bilimi olduğu göz önüne alınmalıdır. Dilcilerin, dilin ses/biçim/anlam özelliklerini, mantığını göz ardı etmeden elde ettiği sonuçlar, 'Bana göre...' öznel yaklaşımından sıyrılarak değerlendirilmelidir. Her yazar (birey) dilin olanaklarını özgürce kullanarak kendi biçemini yaratır; ama yazım kuralları yazardan yazara (kişiden kişiye) göre değişmemelidir."Kuşkusuz bu bir çağrı aynı zamanda! Üstelik hepimize!
ŞAPKANIZI HAVAYA GÖRE KULLANMAYI UNUTMAYIN!
Yazım kılavuzuyla ilişkim, çocukluğumda başladı diyebilirim. Okula gitmiyordum henüz. Oynamak amacıyla babamın kitap sandığını karıştırdığımda bulmuştum el büyüklüğündeki o kılavuzları. Farklı boyutlardaydı, farklı tarihlerde yayımlanmıştı. Babam anlatmıştı ne olduğunu, ne işe yaradığını, ama ileriki yıllarda kavramıştım bunu ancak. Doğrusu bugün de düşünürüm... Neyi? Bir yazım kılavuzunu kullanabilmenin, yalnız bilinç işi olmadığını, aynı zamanda yetenek gerektirdiğini.Bu alışkanlığı, süreç içinde lise yıllarımda kazandığımı söyleyebilirim, babacığımın ne işe yaradığını bilmediğim yazım kılavuzlarına baka baka... Delikanlı yaşlarımda özümsemiştim bunu, o günden bugüne kim bilir kaç bin kez bakmışımdır yazım kılavuzlarına, üstelik bugün de bakmayı sürdürüyorum, belleğe güvenip yan gelmek büyük yanlış çünkü. Ayrıca dil canlı olduğuna göre, yazım kurallarında da ciddi değişiklikler yaşanabilir. Ayırdına varmadan sahip olduğum değişik tarihlerde basılmış bir yazım kılavuzları koleksiyonum olduğunu ekleyebilirim gönül rahatlığı içinde... Ama derim ki, yazarlar son basım tarihli, güvenilir bir yazım kılavuzunu eksik etmemeli başuçlarından. Üstelik bakmaya da üşenmemeli!Bu anlamda Dil Derneği'nin Yazım Kılavuzu, hem güvenilirlik hem de son değişiklikleri yansıtmak bağlamında bütün yazarların, ötesinde tüm okuryazarların yararlanabileceği bir yazım kılavuzu olarak önümüzde duruyor...Ne var ki kimi yazarlar, yazım kılavuzundan yararlanmamakta, bağışlasınlar beni, bilgisayarlarına aptalca güven duymakta ayak diriyorlar şaşılası inatla.En başta şu "düzeltme imi" sözgelimi... Kullanımdan kaldırmışlar neredeyse. Oysa Yazım Kılavuzu'ndaki kural açık, olduğu gibi aktarıyorum:"1) Arapça, Farsça kaynaklı sözcüklerde /k/, /g/ ünsüzlerinden sonra gelen /a/ ve /u/ ünlüleri üzerine düzeltme imi konur: dükkân, kâğıt, mekân, sükûn, dergâh, rüzgâr, yadigâr... / 2) Yazımları aynı, anlamları ve okunuşları ayrı olan kimi yabancı sözcüklerde de düzeltme imi kullanılır: adet, âdet; alem, âlem; aşık, âşık; hala, hâlâ; kar, kâr... / 3) Arapça, Farsça ve Batı kaynaklı sözcüklerde /l/ ünsüzünden sonra gelen /a/ ve /u/ ünlüleri üzerine düzeltme imi konmaz: billur, klakson, lakin, lazım, plan, reklam, selam, üslup... / 4) Yazımı devlet kuruluşlarınca benimsenmiş olan yer adları ve özel adların yazımında bu imin korunması zorunludur: Balâ, Felâhiye, Lâpseki; Leylâ, Lâmia... (Örneğin Leyla Erbil değil, Leylâ Erbil) / 5) Nispet eki olan i'lerin (Ar.önad eki) üzerine düzeltme imi konmaz: hukuki, iktisadi, insani, milli, siyasi... / 6) Yabancı sözcüklerdeki uzun ünlüleri gösteren harflerin üzerine de düzeltme imi konmaz: adalet, ahlak, badem, evlat, idare, ilaç, ilah, imla, rica, şair, üslup, vali... (Örneğin Adâlet Ağaoğlu değil Adalet Ağaoğlu)
HARFİN BÜYÜĞÜNÜ KÜÇÜĞÜNÜ İYİ TANIYIN!
İşim okumak, yazmak... İşi bu olan birinin yazım kılavuzu kullanmaması olası mı? Ben başucumdan eksik etmiyorum, ama kullanmayanlara ne demeli?Yıl içinde, öykü, roman, oyun, deneme, eleştiri vb. yüzlerce kitap okuyorum, bu arada onlarca da dosya... Bunları okurken yazım kılavuzum hep yanı başımda oluyor. Ben okurken bakmaya üşenmiyorum da kendini yazar sayanlar sırt çevirebiliyor yazım kılavuzuna. Olacak iş değil, ama gide gide kanıksanıyor demek ki bu durum.Yazınımızın ölümsüz yetkelerinden Memet Fuat, hiç yanlışsız kitaplar yayımlamak için bir ömür verdi neredeyse, günümüz yazarı ise üzerine düşen görevi bile yerine getirmiyor.Bu yüzden, yazarlarda sıkça rastladığım kimi önemli yazım yanlışlarını da alıntılamak istiyorum yerim elverdiğince:"1) İki seslemli kimi Türkçe sözcükler, ünlüyle başlayan ek aldıklarında ikinci seslemdeki ünlü düşer: ağız-ağzı, alın-alnı, bağır-bağrı, boyun-boynu, böğür-böğrü, burun-burnu, karın-karnı, koyun-koynu, omuz-omzu, göğüs-göğsü, gönül-gönlü, oğul-oğlu... 2) Bu tür sözcüklerin kimisiyle kurulan ikilemelerde ikinci seslemdeki ünlü korunur: burun buruna, omuz omuza, gönül gönüle, göğüs göğüse... 3) İçsesteki ünlü düşmesi, yabancı sözcüklerde de görülür. Bu sözcükler, ünlüyle başlayan ek aldıklarında ya da yardımcı eylemle kullanıldıklarında asıllarındaki biçimlerine döner: akıl-aklı, fikir-fikri, nehir-nehri, nutuk-nutku, ömür-ömrü, şehir-şehri, ufuk-ufku; emir-emri, emretmek; hüküm-hükmü, hükmetmek; kayıp-kaybı, kaybolmak; keyif-keyfi, keyfetmek; sabır-sabrı, sabretmek..." Oysa genç yazarlar "şehire gitti", "küfür etti" biçiminde yazabiliyor, hem de şaşırtıcı yaygınlıkta.Sonra büyük harfler... Buna da bir göz atalım mı?"Coğrafya adları tamlama biçimindeyse ve bileşip kalıplaşmışsa her sözcük büyük harfle başlar: Ağrı Dağı, Belgrat Ormanı, Ihlara Vadisi..." "Yer, yön, yöre, bölge bildiren sözcükler, kullanıldıkları özel adlardan ayrı yazılır; her sözcüğü büyük harfle başlar: Güneydoğu Anadolu, Batı Trakya, Orta Amerika..." "Batı, doğu, güney, kuzey, iç, orta, güneydoğu, kuzeydoğu (şark, garp) gibi sözcükler yer, yön, yöre, bölge bildiren bir özel adla kullanılmadıklarında küçük harfle başlar: Mustafa Kemal batıcı değil, ayakları yerde bir batılıydı..." "Belli bölgeleri gösteren bileşik sözcük ya da tamlamalar büyük harfle yazılır: Ortadoğu, Üçüncü Dünya, İpek Yolu..." "Tamlama biçiminde olan yapı, yapıt, ören adlarının her sözcüğü büyük harfle başlar: Yıldız Sarayı, Akasya Apartmanı, Düşünen Adam (yontu), Gergef İşleyen Kadın (tablo)..." "Toplumların yaşamını etkileyen bilimsel, yazınsal, tarihsel olay, olgu ve oluşumları, grup ve eylemleri yansıtan adlandırmalar büyük harfle başlar: Yazı Devrimi, Divan Edebiyatı, İkinci Yeni..." "Düşünsel, yazınsal, siyasal, ekonomik akımları, oluşumları belirleyen adlandırmalar küçük harfle yazılır: diyalektik, naziler..."
BİLEŞİK EYLEMLERİN YAZIMINDA DİKKATLİ OLUN!
Hadi bir de bileşik eylemlerin yazımında yapılan yanlışlar üzerinde duralım..."Kimi yabancı sözcükler, Türkçe yardımcı eylemlerle bileşik eylem oluştururken aşağıdaki özellikleri gösterirler: / a) Tek seslemli kimi yabancı sözcükler etmek, olmak, eylemek yardımcı eylemleriyle kullanıldığında sözcüğe yeni bir ses ekleniyorsa bunlar bitişik yazılır: affetmek, affeylemek, halletmek, hallolunmak..." "Akis, akit, bahis, kasıt, keşif... gibi Türkçe söyleyişe uymuş yabancı sözcükler etmek, olmak, eylemek yardımcı eylemleriyle kullanılırken sözcükten bir ses düşüyorsa bunlar da bitişik yazılır: aksetmek, devretmek, hükmetmek, kahrolmak, seyretmek..." ("Son zamanlarda özellikle gazete, dergi, ve TV'lerde görülen 'af etmek, azil etmek, kayıp olmak, seyir etmek... yazımları yanlıştır.") 424 sayfalık Yazım Kılavuzu'ndaki kimi yazım yanlışlarını örnek bağlamında aktardım yalnızca. Bu yanlışların tümünü, Türkçenin söz varlığındaki sözcüklerinin doğru yazımlarını kılavuz tek tek gösteriyor. Bu yanıyla büyük bir kaynak, büyük bir hazine bu!Dil Derneği'nin Yazım Kılavuzu son değişiklikleri de içine alan yanıyla büyük bir eksikliği gideriyor...Nitekim yazım kuralları arasına, "Önemli Not" biçiminde eklenmiş bilgilendirmeler son derece yararlı göründü bana. Sözcük dağarının da genişlediği gözlenebiliyor hemen. Örneğin daha önceki yazım kılavuzlarında arayıp da bulamadığım "Kuvayımilliye" sözcüğüne bu basımda rastlamak içimi ferahlattı. Öte yandan kimi okuma ilkeleri ya da yanlışları üzerinde durulması da çok yerinde. Bilebildiğimce yumuşak g'nin seslendirilişi üzerinde ilk kez duruluyor bir yazım kılavuzunda. Yazarlar kadar öğretmenlerin de buna göz atmasında yarar var. Bu arada, "başka dillere özenerek 'ce'yi 'si', 'fe'yi 'ef', 'he'yi 'eyc, aş', 'ke'yi 'ka', 'le'yi 'el', 'me'yi 'em', 'ne'yi 'en','se'yi 'es', 're'yi 'ar', 'te'yi 'ti', 've'yi 'vi' biçiminde okumak yanlıştır," deniliyor, duymamış olmayın lütfen...Ancak kimi yazımlar konusunda neden daha fazla özen gösterilmedi diye düşünmeden edemedim doğrusu. Sözgelimi Eylül 2000'deki dördüncü basımda "yanı sıra" olarak geçen sözcük, Eylül 2002'deki beşinci basımda "yanısıra" yapıldıktan sonra bu basımda yeniden "yanı sıra"ya dönmüş, bunu anlamak güç.Ama son sözüm şu olsun yazarlara: Yazım Kılavuzu'nu masanıza koymadan, sıklıkla ona danışmadan yazmaya girişmeyin sakın! Oldu olacak, Yazım Kılavuzu'na nasıl ulaşabileceğinizi de yazayım: Dil Derneği, Konur Sokağı 30/1 Kızılay-Ankara, Tel: 0312.4258360-4173327, Belgeç: 0312.4173328; dildernegi.org.tr / dildernegi(özel im)dildernegi.org.tr; yazar dediğiniz insan, Memet Fuat'ın yanlışsız yayıncılığına bakarak yanlışsız yazar olmalı bana sorarsanız.