Pazartesi, Kasım 28, 2005

Mutluluk

Tarık Dursun K., Kamelyalı Kadın
"Mutluluk bir kelimedir. İnsan gibi, ekmek gibi, su gibi, hava gibi, çalışmak gibi; yazmak, öğrenmek, öğretmek, sevmek, sevilmek, bilinçlenmek, davranmak, yürümek, bakmak, görmek... Ama lokavt da bir mutluluktur: Grev kırdırmak da, öğrenci coplamak da, üniversiteye polis gücü çağırmak da, bir birikimi kundaklayarak yanlışa yöneltmek, siyasal pazarlık da, Boğaz Köprüsü kurmak da, Köy Enstitülerini yıkmak da, adam dövdürmek de, bankalardan on dokuz milyar kredi almak da, mason olmak da, sağda, daha sağda, en sağda yer almak da, susmak da, konuşmamak da pekala mutluluktur..." Yazara göre "mutluluk" görecelidir ve de sınıfsal konumla yakından ilgilidir. Cumhuriyet Kitap 24 Kasım 2005, İ. Güven KAYA, s.9

Cuma, Kasım 18, 2005

Gülten Akın/Körleşme

"geri dönüşlerle yürüyor kimimiz
düşleri azaldıkça anıları artıyor"

SELİM İLERİ'den

SELİM İLERİ'den şeker gibi bir yazı.

Hüseyin Rahmi'de Alaturka / Alafranga Cumhuriyet/ 18.11.2005
"Hüseyin Rahmi, insanın aczini biliyordu. Alaturka yaşamada da, alafranga yaşamada da.
Birinci Dünya Savaşı'nın amansız koşullarında açlığa sürüklenen Salah Bey, bu, güngörmüş alaturka aile babası, Kaderin Cilvesi'nin kapağında, kaditi çıkmış, başında fötr şapkası, boynunda çarpık kravatı, sırtında yıprak ve etekleri tarazlanmış, rengi atmış pardösüsüyle, harp zengini Şem'i Bey 'in karşısındadır.
Şem'i Bey, harp vurguncusu, şişko, karnının üstünde sebilhane zinciri altın kordon, başında kürklü kalpak, elinde tuttuğu bankınotları Salah'a gösteriyor.
Bu devirde en kazançlı iş, namus timsali aile yuvanızı randevuevine çevirmektir. Zavallı Salah Bey, pezevenklikte kararsız, gözlüğünün altından, yutkuna yutkuna, bankınotlara bakıyor...
Birinci Dünya Savaşı'nın yıkıntıları üzerine edebiyatımızın sayfaları hayli kısıtlıdır. Kaderin Cilvesi doğrudan doğruya o dönemi deşer. Alt başlığı romanın içeriğine anahtar sayılabilir: Başımıza Gelenler.
Hüseyin Rahmi'nin en güzel eserlerinden biri olan bu roman, yazarın alaturkaya da, alafrangaya da hep iktisadi açıdan yaklaştığını belgeliyor. Geçim derdi yakanıza yapıştı mı, ne alaturkanın, ne alafranganın anlamı kalır, demeye getiriyor.
Hüseyin Rahmi İstanbul'un romancısıydı. İmparatorluk başkentinde canhıraş kavgaya tutuşmuş alaturka ve alafrangayı gerçekten kavramak isteyenler, onun eserinden yarın da çok yararlanacaklar. "

Çarşamba, Kasım 02, 2005

Uluorta edepsizlik

Konuşmayı kimlerden öğreniyoruz acaba ki "biraz ayıp olacak ama" deyip sonra utanmadan devletin cumhurbaşkanına "yemezler" diyoruz. Bir zamanlar insanların birbirine hanımefendi, beyefendi diye hitabettiği, Reşat Nuri Gültekin'in romanlarındaki gibi bir ülkeden nerelere geldik. Değil birbirimizden kendimizden bile utanmaz olduk, seviyesizleştik. Ağlanacak halimize güler olduk.

İLHAN SELÇUK
Kuyruk ve Yemek Üzerine...
Kuyruk deyince aklınıza ne gelir?..

Kuyruk acısı mı?..
Kuyruk sallamak mı?..
Kuyruğu dik tutmak mı?..
Kuyruğu titretmek mi?..

Son günlerde kuyruk lafı gazete başlıklarına iki haberle geçti...

Başbakan Recep Tayyip 'i karşılayıp arz-ı tazimat eylemek, mübarek yüzünü görüp elini öpmek için gelenler öylesine kalabalık imişler ki havaalanına serilen kırmızı halıya koşut düzende kuyruğa girmişler...

Helal olsun!..

Çünkü kuyruk bir bakıma uygarlıktır..

Sergi, sinema ya da tiyatro gişesi önünde kuyruklar oluştu mu kuyruk uygarlıktır; ama, Başbakanı karşılamak için kırmızı halının yanında sıraya geçenlerin kuyruğu uygarlığı mı vurguluyor?..

Bu iktidarın kuyruğu titremeye başladı mı, Recep Tayyip'i karşılamaya koşanların kuyruğu da yok olur...

Hem yalnız Başbakanın uçağına koşanların 200 kişilik kuyruğu yok ki... Bu ülkede başka kuyruklar da var...

Nasıl?..

Gazetelerin yazdığına göre İzmir Büyükşehir Belediyesi ramazan nedeniyle 10 bin yoksul aileye 150'şer milyon lira yardım yapacakmış, ama yoksullar haberi alınca sabahtan kapıların önüne yığılmışlar...

Kuyruk ki ne kuyruk...

Yakında bu halk, bu iktidarın kuyruğuna teneke bağlayacak...

**

Başta Recep Tayyip ile Kemal Unakıtan olmak üzere çoğu AKP'li bakanın ve milletvekilinin yolsuzluk dosyaları yargıda askıya alınmış, bekliyor...

Neden?..

Çünkü üstünde yolsuzluk şaibesi bulunan bu takımın 'dokunulmazlık' ları var...

Cumhurbaşkanı Sezer haklı olarak uyardı:

- Yolsuzluk davalarına ilişkin dokunulmazlıklar kaldırılsın!..

Yanıt nerden geldi?..

Meclis Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu Başkanı ve AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu dedi ki:

''- Biraz kaba tavır olacak, ama, başka tabir bulamıyorum, yemezler Sayın Cumhurbaşkanım...''

Aferin Hüsrev Kutlu'ya..
Adam açık sözlü..
Ya da Allah söyletmiş..

Yolsuzluk dosyalarından sanık AKP'li hiç Cumhurbaşkanının sözünü yer mi?..

Dokunulmazlığını kaldırır mı?..
AKP'liler Çankaya'nın sözünü yemezler..

Peki, ne yerler?..

Ünlü özdeyiştir:
''Devlet malı deniz...''
Devlet malı dururken Cumhurbaşkanının sözünü yemek enayiliktir...

Yer misin, yemez misin?..